Depresyon; tüm dünyada en sık görülebilen psikiyatrik rahatsızlık olmasının yanı sıra, eşlik eden ciddi komplikasyonlardan dolayı önemli bir halk sağlığı sorunu olarak da görülmektedir. Depresyon toplumumuzda da yaygınlığı oldukça yüksek bir rahatsızlıktır. Depresyon tedavisinde farklı terapi ekollerinin farklı çalışma biçimleri vardır; bunlardan birini diğerine üstün tutulabileceğini düşünmüyorum. Ancak bu durumu yaşayan kişilerin yaşadığı sürece göre kendine en uygun olan terapi ekolünde çalışabilmesinin önemli olduğunu ifade edebiliriz. Bu yazıda EMDR ile depresyonun nasıl çalışıldığı hakkında bilgilendirme yapılacaktır.
Sıkıntılı bir ruh halini “depresyon” olarak nitelendirmek çok yaygın bir durum olsa da depresyon ile depresif duygu durumu arasında ayrım yapabilmek çok önemlidir. Bu ayrımı yapabilmek için DSM-5’den yardım alabiliriz. DSM tanı ölçütlerine göre, depresyon tanısı alabilmek için aşağıdaki belirtilerden en az beşinin aynı iki haftalık dönem içerisinde görülmüş olması gerekmektedir:
-
Çökkün duygu durumu
-
Neredeyse tüm etkinliklerden zevk alamama, ilgide belirgin bir azalma
-
Kilo vermeye çalışmıyorken çok kilo verme ya da kilo alma
-
Neredeyse her gün uykusuzluk çekme ya da aşırı uyuma
-
Neredeyse her gün psikodevinimsel kışkırma (ajitasyon) ya da yavaşlama
-
Neredeyse her gün enerji düşüklüğü
-
Neredeyse her gün değersizlik ya da aşırı ve uygunsuz suçluluk duyguları
-
Neredeyse her gün düşünmekte ve odaklanmakta zorlanma ya da kararsızlık yaşama
-
Yineleyici ölüm düşünceleri
Depresyonun biyolojik kaynaklı olabildiği artık günümüz araştırmaları sonucu bilinen bir gerçektir. Bunun yanı sıra geçmişte yaşanan olumsuz ve hatta travmatik olayların kişide oluşturduğu, olumsuz duygu/düşünce/inançların bir sonucu da olabilir. Örneğin geçmiş yaşantılarında kişiye “değersizim” duygusu hissettiren durumların veya olayların birikmesi sonucu, bu uygunsuz inanış kişinin kendini tanımlayıcı bir inancı haline gelmiş olabilir. Bunun sonucunda da şimdiki zamanda yaşadığı herhangi bir olay ya da durum kişide geçmiş olumsuz yaşantılarını tetikleyip kişideki değersizlik negatif kognisyonunu güçlendirebilir ya da kendini gerçekleştiren kehanete dönebilir. Yani kişinin geçmiş yaşantılarının bir sonucu olarak kendine oluşturduğu değersizlik/yetersizlik vb. olumsuz inanışlar kişilerin hassas noktalarıdır. Arka planda sürekli, kişiden bağımsız çalışan değersizim, yetersizim, önemsizim gibi inançların olduğu bir kişide depresif bir ruh halinin görülmesi, maalesef şaşırtıcı olmayacak bir durumdur.
Depresyonu tedavi sürecinde EMDR kullanımı son yıllarda oldukça artmış durumdadır. Peki, EMDR ne yaparak kişilerin geçmiş olayın getirdiği ve ruhsallığında bir kalıntı bırakan yüklerinden kurtulmalarını ve iyi oluşlarını sağlamaktadır, buna bir bakalım…
EMDR terapisinin açılımı (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) “Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme”dir. Bu terapi ekolü psikodinamik, bilişsel davranışçı, danışan merkezli ve beden temelli terapi gibi farklı psikoterapi ekollerinin çeşitli bileşenlerini bütünleştiren yapılandırılmış bir terapi yaklaşımıdır.
EMDR Terapisi’nin teorisi olan Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre kişinin bugün tüm psikolojik rahatsızlıkları geçmişte yaşamış olduğu travmatik deneyiminden kaynaklanmaktadır. Her bireyin sahip olduğu varsayılan adaptif doğal içsel bilgi işleme sistemi, yaşanan olumsuz anıları işleyerek belleğe dahil eder. Öte yandan bu içsel bilgi sistemi engellendiğinde, yaşanan olumsuz deneyimler uygun bir şekilde işlenmeyerek kendi nöral ağları içerisinde depolanır ve kendi an’ı (zamanı) içinde donar.
Bunu daha basit bir dil ile anlatacak olursak; gündelik hayatımızda rahatsız olduğumuz ama daha sonra hatırlamadığımız ya da hatırladığımızda rahatsızlık derecesi az olan anlar, durumlar vardır. Bunlar adaptif bilgi işleme sürecinin çalışabildiği ve bir travma diye nitelendirebileceğimiz izler bırakmayan anılardır. Bazı durumlarda (bunların sebepleri oldukça bireyseldir) yaşadığımız deneyimler bu adaptif işlemin dışında kalır ve ayrı bir yaşantı olarak zihinde depolanır. Geçmişteki bu işlenmemiş travmatik yaşantılar bireyi bugünkü durumlara karşı uygunsuz tepkiler vermeye iter. Bugün yaşanan ve bu travmatik olayı tetikleyen herhangi bir durum, kişinin travmatik anı ile ilişkili olumsuz düşünce ve duygularını aktive edebilir.
EMDR sürecinin amacı da yukarıda bahsedilen doğal içsel bilgi işleme sisteminin etkinleştirilmesi aracılığıyla, işlevsel olmayan bir şekilde depolanmış deneyimlere ve anılara ulaşarak bu deneyimleri/anıları adaptif bir şekilde yeniden dönüştürerek psikolojik belirtilerin çözülmesini sağlamaktır. Çift yönlü uyarımlar ile yapılan işlemleme ile yeni nöral yollar oluşturulur ve depolanmış travmaya ulaşılır. Bu, travmatik anı yeniden işlenmesini sağlar ve anının adaptif anı ağları ile entegre olur. Böylece, anı ile ilgili yeni çağrışımlar oluşturulur ve adaptif davranışlar artar. Bu temelde düşünüldüğünde EMDR Terapisi ne vaat eder sorusunun yanıtı, psikolojik, fiziksel ve cinsel tüm travmaların yeniden işlenmesi ve adaptif bir hale bürünmesi olarak verilebilir.
Vitriol ve arkadaşları, depresyon hastalarının özgeçmişinde travmatik yaşantıların yaygın görüldüğünü saptamış olup bu kişilerin iyileşmesinde ilaç tedavisinin yanı sıra travmaya yönelik müdahalelerin de gerekliliğini önermişlerdir. Travmanın işleyişinin sürdürülmesinin ve olumsuz bilişlere müdahale edilmesinin, travmanın rahatsız edici etkilerinden(bedensel, bilişsel ve duygusal) kurtulmayı sağladığı artık EMDR araştırmalarında kanıtlanmış bir gerçektir. Burada travma olarak tanımlanan kavram ilk aklımıza gelen büyük yaşam olaylarından ibaret değildir; küçük travmalar diyebileceğimiz kişiye kendini “yetersiz, değersiz vs.” hissettirebilen nispeten daha küçük gibi görünen travmaların düğümlenerek bir bilişsel çarpıtmaya döndüğü durumlardan da bahsediyoruz. Bunun için daha detaylı bilgi almak isteyenler “EMDR nasıl işler?” makaleme göz atabilir.
Terapi süreci yalnızca davranışsal bir duyarsızlaşmanın ötesinde negatif duyguların yerini pozitif duyguların aldığı, içgörünün ortaya çıktığı, bedensel duyumların ve davranışların değiştiği ve bütün bunların sonucunda da yeni bir benlik algısının geliştiği karmaşık bir süreç olarak görülür.
EMDR’ı bir kelime ile anlatacak olsam, bu kelime yıllarca sayısız danışanımdan edindiğim klinik deneyime dayanarak “özgürleşmek” olurdu.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.