Travma Nedir?
Travma, bireyin üzücü bir deneyime karşı verdiği duygusal tepkidir. Hayatlarını travma yaşamadan sürdürebilen insanlar nadirdir. Sıradan zorluklarla karşılaştığımızda, travmatik olaylar ani ve öngörülemezdir, genellikle bedensel yaralanma veya ölüm gibi ciddi bir yaşam tehdidi içerir ve kişinin kontrolü dışında hissedilirler. Dahası, bu tür olaylar bireyin dünyadaki güven duygusunu zedeleyecek ve her an bir felaketin yaşanabileceği hissini yaratacak kadar ciddidir. Çocuklukta ebeveyn kaybı, araba kazaları, fiziksel şiddet, cinsel saldırı, askeri muharebe deneyimleri, sevilen birinin beklenmedik kaybı gibi durumlar genellikle travmatik etkilere yol açar.
Travma Türleri
Akut travma, tek seferlik bir olayın hemen ardından yaşanan yoğun sıkıntıyı yansıtır ve tepki kısa sürelidir. Örneğin, araba kazası, fiziksel veya cinsel saldırı veya sevilen birinin ani ölümü gibi durumlar akut travmanın örnekleridir.
Kronik travma, tekrarlanan veya uzun süren zararlı olaylardan kaynaklanabilir. Sürekli zorbalık, ihmal, istismar (duygusal, fiziksel veya cinsel) ve aile içi şiddet gibi durumlar kronik travmaya neden olabilir.
Karmaşık travma, kaçış olanağı olmayan, tekrarlanan veya birden fazla travmatik olayın yaşanmasından kaynaklanabilir. Bu durumda, kapana kısılmışlık hissi sıkça yaşanır. Diğer travma türleri gibi, karmaşık travma da dünyadaki güvenlik hissini zayıflatabilir ve aşırı tetikte olmaya, sürekli tehdit olasılığına karşı çevreyi sürekli izlemeye neden olabilir.
İkincil veya dolaylı travma, başkalarının acılarına maruz kalmaktan kaynaklanır ve özellikle doktorlar, ilk müdahale ekipleri ve kolluk kuvvetleri gibi yaralanma ve kargaşaya müdahale eden meslek mensuplarını etkileyebilir. Zamanla, bu tür bireyler empati yorgunluğu riskiyle karşı karşıya kalabilirler ve dolayısıyla kendilerini sıkıntıdan korumak için diğer insanlara duygusal olarak yatırım yapmaktan kaçınırlar.
Olumsuz Çocukluk Deneyimleri, çocukların büyürken doğrudan karşılaştıkları veya tanık oldukları bir dizi zor durumu kapsar ve bu durumlar etkili başa çıkma becerilerini geliştirmeden önce ortaya çıkar. Olumsuz Çocukluk Deneyimleri, normal gelişim sürecini bozabilir ve duygusal yaralanma yetişkinliğe kadar uzun sürebilir. Ebeveyn kaybı, ihmal, duygusal, fiziksel veya cinsel istismar, ve boşanma bu olumsuz deneyimlerin en yaygın türleri arasındadır.
Travmanın Etkileri
Rahatsız edici olaylar amigdalayı harekete geçirir, amigdala tehditleri tespit etmekten sorumlu bir beyin bölümüdür. Bu yapı, savunma mekanizmasını tetikleyerek bir dizi fizyolojik tepkiye neden olur. Sempatik sinir sistemi, vücudu savaş-kaç veya donma tepkisine hazırlamak için adrenalin, noradrenalin ve stres hormonlarının salınımını artırır. Kısa süreli korku, kaygı, şok ve öfke/saldırganlık, travmanın tipik tepkileridir. Kriz geçtikçe ve olay hafızadan silindiğinde, bu negatif duygular genellikle azalır, ancak bazı insanlar için üzüntü ve endişe devam edebilir ve günlük yaşamı etkileyebilir.
Uzun süreli travma mağdurları aşırı kaygı, öfke, üzüntü, hayatta kalmalarından kaynaklanan suçluluk duygusu, kopukluk, zevk alamama (anhedonia) veya TSSB (travma sonrası stres bozukluğu) gibi duygusal rahatsızlıklar geliştirebilirler .Bu süreçte, amigdala hiperaktif hale gelir ve küçük rahatsızlıklara aşırı tepki vererek stres hormonlarının salınımını artırır. Savunma modunda yaşayan ve sürekli olarak tehdit olasılığına karşı tetikte olan insanlar, uyku problemleri veya fiziksel acıyla ilgili sürekli sorunlar yaşayabilirler. Bu durum, kişisel ve profesyonel ilişkilerinde çalkantılara neden olabilir ve öz değer duygusunun azaldığını hissettirebilirler.
Travma sonrası olumlu psikolojik değişimler, insanların zorluklarla yüzleşip kendilerini talihsiz deneyimlerin kurbanlarından çok hayatta kalanlar olarak görmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Bu, dayanıklılığın artırılması, etkili başa çıkma becerilerinin geliştirilmesi ve öz-yeterlik duygusunun güçlendirilmesi gibi unsurları içerebilir. Bazı kişiler, travma sonrası büyüme yaşayarak daha sağlam ilişkiler kurabilir, ilişkilerini yeni bir anlam ve/veya manevi amaç doğrultusunda yeniden şekillendirebilir ve hayata karşı derin bir takdir geliştirebilirler. Bu durum, TSSB’nin yanı sıra da meydana gelebilir, bu da ilk başta çelişkili gibi görünebilir.
Travma Tedavisi
Sorunun ihmal edilmesi veya tedavi edilmemesi, travmanın ilişkilere zarar verebileceğini ve kişisel ve mesleki yaşamda hasara yol açabileceğini göstermektedir. Kısa veya uzun süreli travma semptomları yaşayan kişiler için bir dizi tedavi seçeneği bulunmaktadır.
Yaşam tarzı değişiklikleri, erken bir tedavi seçeneği olarak dikkate alınmalıdır. Sağlıklı beslenme, egzersiz yapma, alkol ve uyuşturucudan kaçınma, yeterli uyku alışkanlıkları edinme, sevdiklerinizle düzenli olarak vakit geçirme ve kişisel bakıma özen gösterme, travma semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.
Psikoterapi, kişinin dayanıklılık kazanmasına, baş etme becerilerini geliştirmesine ve içinde sıkışıp kalan duyguları ele almasına yardımcı olabilir. Maruz bırakma terapisi ve bilişsel yeniden yapılandırma terapisi, travma ve TSSB için güvenilir tedaviler arasında yer alır.
Travma konusunda bilgilendirilmiş bakım, bireyin tamamlayıcı bir yaklaşımla tedavi edilmesini sağlar, geçmiş travmayı anlar ve kişinin bu üzücü deneyimle başa çıkma yöntemlerini tanır. Travma odaklı bilişsel davranışçı terapi, erken yaşanan travmanın olumsuz etkilerini hedefler ve bu alanda etkili bir tedavi yöntemi olarak kabul edilir. İstismar, şiddet veya çözülememiş keder gibi nedenlerle travma sonrası stres bozukluğu ve duygudurum bozuklukları yaşayan gençlere faydalı olabilir.
Travma Hakkında Tartışmalar
Travmayla ilgili birçok yanlış anlama ve mit bulunmaktadır. Örneğin, tüm çocukluk deneyimlerinin travmatik olduğu gibi yaygın bir inanış vardır ve bu da insanların gerçek travmayı sıradan zorluklarla karıştırmasına neden olabilir. Bu bakış açısı, başlangıçta zor bir deneyimi doğrulamak gibi görünse de, bireylerin kendi deneyimlerini ve bakım verenlerinin (genellikle anne-baba) yeterliliğini sorgulamalarına neden olabilir.
Travmayla ilgili bir başka yaygın yanlış anlama da, bu deneyimin hayatınızı sonsuza kadar mahvedeceği düşüncesidir. Travma yaşayan bazı kişiler, kendilerini mağdur olarak tanımlayarak dünyanın kendilerine zarar vereceğini bekleyebilir ve bu eğilim, insanların zorluklarla büyüme potansiyellerini göz ardı ederek zararlı bir mağduriyet kültürünün oluşmasına katkıda bulunabilir. Kurban rolünden kurtulmak, insanların kendilerini hayatta kalanlar olarak görmelerine, büyümelerine ve geleceğe daha olumlu bakmalarına yardımcı olabilir.
Genellikle, olumsuz duygular ve deneyimler hakkında konuşmanın iyileşmeye katkıda bulunacağı düşünülür. Ancak, binlerce insanı etkileyen büyük çaplı felaketler veya savaşlar gibi travmatik olaylar söz konusu olduğunda, veriler anıları yeniden canlandırmanın tehlikeli olabileceğini göstermektedir. Sonuç olarak, psikolojik bilgilendirme gibi tedavilerin dikkatlice ve kişiye özel olarak uygulanması önemlidir. Herkesin travma deneyimi farklıdır ve tedavi kişiselleştirilmelidir.
Peki travmatik bir olaya verilen yaygın tepkilerden bazıları nelerdir?
Travmayı Yeniden Yaşamak
1. Belleğin Tekrar Oynatılması: Birçok insan, zihninin üzücü anıları tekrar tekrar işlediğini fark eder, sanki bir döngü içindeymiş gibi. Beyin, bu deneyimi anlamlandırmaya veya farklı bir tepki verip vermememiz gerektiğini anlamaya çalışır. Sebep ne olursa olsun, kafamızdan anıyı atma çabalarımıza rağmen, kabus gibi bir deneyimi tekrar tekrar yaşamak son derece üzücü olabilir.
2. Kabuslar: Gerçek deneyim kabus gibi gelse de, travma sonrası gerçek kabusların rüyalarımıza dadanması oldukça yaygındır. Sinir sistemi büyük bir şok yaşamıştır ve uyku saatlerimizde bile beynimiz olayı işlemeye devam eder. Çoğu zaman kabuslar tam olarak travma deneyimiyle ilgili olmayabilir ancak ortak temalara sahiptir; örneğin tehlike, korku veya kovalanma. Bu kabusların, travma sonrasında yaygın olarak görülen kötü uykuya katkıda bulunması şaşırtıcı değildir.
3. Geçmişe Dönüşler: Bir travma anısı işaretlendiğinde, bir geri dönüş yaşanır ve sanki travma yeniden yaşanıyormuş gibi hissettirir. Örneğin, şiddetli bir soygunun ardından aylar sonra, bir arkadaşın sokakta yürürken seni gördüğünde bir geri dönüş yaşadın. Arkadaşının davranışında tehdit edici bir şey olmasa da, beyin bunu saldırgan bir hareket olarak yorumlar ve alarm durumunu tetikler. Geçmişe dönüşler üzücüdür çünkü güçlü bir duygu seli yaşatır ve travmanın canlı anılarını geri getirirler.
Duygusal Tepkiler
4. Korku ve Kaygı: Travmanın en yaygın duygusal tepkilerinden biri korku ve kaygıdır. Bir travma sonrası korkmak oldukça mantıklıdır çünkü korkunç bir olay yaşanmıştır. Bu tepkiler, sinir sistemimizin normal bir şekilde çalıştığının bir göstergesidir. Ancak, travma sonrasında yaşanan korku, travma anında hissettiğimiz duygular kadar yoğun olabilir ve genellikle daha uzun sürebilir. Bir şey travmayı hatırlattığında, korkunun arttığını ve yoğun korkunun geri döndüğünü hissedebiliriz. Neyse ki, bu tepkilerin diğerleri gibi, zamanla azaldığını gören çoğu insan vardır.
5. Öfke: Korku ve kaygıyla birlikte, travma sonrası sıkça karşılaşılan bir tepki de öfkedir. Travmanın sorumlusu olan kişiye veya duruma öfke duyabiliriz. Kendimizi suçlamak veya suçluluk hissetmek yaygındır. Daha sinirli olabiliriz ve neden sert davrandığımızı veya neden daha az sabırlı olduğumuzu anlamakta zorlanabiliriz. Tüm bu tepkiler gibi, bir travma sonrasında öfke duymak da son derece normaldir.
6. Üzüntü: Travmatik bir olaydan sonra sıklıkla üzülür ve ağlarız. Ağlama, sinir sistemimizin savaş veya kaç tepkisinden kurtulma yoludur çünkü ağlama, zihni ve bedeni sakinleştiren parasempatik sinir sistemiyle ilişkilidir. Üzüntü, tehditkar bir dünyadan bunalmış hissetmekten de kaynaklanabilir. Ve tabii ki, bir yakınımızın kaybıyla ilgili ise, üzüntü ve keder yaygındır. Bu üzüntü duygularının artıp azalması normaldir.
7. Suçluluk: Eğer bir travma bir yakınımızın yaralanmasını veya ölümünü içeriyorsa, kendimizi suçlayabilir ve suçluluk duyabiliriz. Örneğin, savaş gazileri, görevleri sırasında düşman savaşçılarının ölümüne neden olan eylemlerden dolayı kendilerini suçlu hissedebilirler. Veya saldırıya uğramaktan veya incinmekten, sanki buna bir şekilde biz sebep olmuşuz gibi kendimizi sorumlu hissedebiliriz.
8. Uyuşmuş Hissetmek: Bazen, güçlü duygular hissetmek yerine, duygusal olarak kapanmış hissederiz. Olumlu duygulara sahip olmamak, bu tepkilerin bir kısmı olabilir çünkü uyuşma tepkisi, zihin ve bedenin kendini koruma çabalarından kaynaklanır.
Travmayla İlgili Şeylerden Kaçınmak
9. Olayı Düşünmemeye Çalışmak: Travmatik bir olayı hatırlamak acı verici olduğundan, onu düşünmekten kaçınmak doğal bir tepkidir. Zamanla, travmanın hatırlanması daha az acı verici hale gelebilir.
10. Olayla İlgili Şeylerden Kaçınmak: Travma sonrası bazen, travmayı hatırlatan insanlardan, yerlerden veya şeylerden kaçınırız çünkü bunlar acı veren anıları tetikleyebilir. Örneğin, travmayı hatırlatan televizyon programlarından kaçınabiliriz. Bazı durumlarda, travmatik olayın yaşandığı yerlerden kaçınmak yaygın bir tepkidir.
Dünyayı ve Kendinizi Nasıl Gördüğünüzdeki Değişiklikler
11. İnsanlara Güvenmekte Zorluk: Bir saldırıya uğradıktan sonra, kime güvenebileceğimizi bilmek zor olabilir; özellikle de beklenmedik bir durumdaysak. Herkesi şüpheli görmeye başlayabiliriz ve “Eğer o kişi bana zarar verebilecekse, diğerleri de neden vermeyecek?” gibi düşünebiliriz. Kendimizi korumak için başkalarından uzaklaşmak yaygın bir tepkidir.
12. Dünyanın Son Derece Tehlikeli Olduğuna İnanmak: Travmanın ardından, zihnimiz genellikle dünyayı çok tehlikeli bir yer olarak algılar. Travmadan önce, dünyadaki tehlikeyi hafife almış olabiliriz, ancak travma sonrasında tehlikeyi abartabiliriz. Sonuç olarak, en son deneyimimiz dünyanın oldukça tehditkar bir yer olduğunu gösterir. Ancak zamanla, dünyanın bazen oldukça tehlikeli, bazen de nispeten güvenli olabileceğini fark ederek inançlarımızda orta bir noktaya doğru bir değişim gözlenebilir.
13. Travma için Kendinizi Suçlamak: Yukarıda belirtildiği gibi, başınıza korkunç bir şey geldiğinde, sanki bunun sorumlusu sizmişsiniz gibi suçluluk duymak oldukça yaygındır. Zihnimiz, travmadan kaçınmanın yollarını aramak için şu tür düşüncelere yönelebilir:
“Keşke işten birkaç dakika önce çıksaydım.”
“Neden daha dikkatli değildim?”
“O saatte dışarıda olmamalıydım.”
Yaptığımız “hataları” geriye dönüp görmek kolaydır. Ancak gerçekte, travmatik olayla ilgili sorumluluğumuzu abartıyoruz ve sonuç olarak gereksiz suçluluk hissediyoruz. Yine de, bu, travma sonrasında sıkça karşılaşılan bir tepkidir.
14. Travmayı Farklı Şekilde Ele Almanız Gerektiğini Düşünmek: Yani aslında, yüksek düzeyde stres altında alınan anlık kararları ikinci kez düşünmek. Belki üzerinde daha fazla düşünme fırsatımız olsaydı, daha iyi bir tepki geliştirebilirdik, ancak hayat gerçek zamanlı olarak yaşanır.
15. Kendinizi Zayıf veya Yetersiz Görmek: Bir travmanın ardından kendimizi bir şekilde “daha az” olarak görmeye başlamak oldukça yaygın bir durumdur. Belki de kendimize “olması gerektiği gibi tepki veremedik” konusunda zayıf olduğumuzu düşünüyoruz. “Saldırıya uğradıktan sonra, eğer daha cesur olsaydım, eşim ve ben hedef alınmazdık diye düşündüğümü hatırlıyorum”; bu da tabii ki o kişinin silahı olduğu gerçeğini göz ardı ediyordu. Travmayla ilişkili birçok inanç gibi, çoğu zaman kendimizi gereğinden fazla eleştiririz.
16. Travmaya Karşı Verdiğiniz Tepkilerden Dolayı Kendinizi Eleştirmek: Travmayı yaşadığımız için kendimizi eleştirmenin yanı sıra, üzüldüğümüz için de kendimize kızabiliriz. Bir kişinin söylediği gibi, “Nasıl oluyor da herkes bunu atlatabiliyor ve ben başarılı olamıyorum?” Bu duyguyu yaşayan kişilerin sayısı göz önüne alındığında, bir travmadan sonra “başka hiç kimsenin benim yaşadığım türden mücadeleleri yaşamayacağına” inanmanın ne kadar yaygın olduğu ironiktir.
Hiperaktif Sinir Sistemi
17. Sürekli Tehlikedeymiş Gibi Hissetmek: Sinir sistemi, korkunç bir şok yaşandığında hemen sakinleşmez. Bir süre daha fazla tehlike olasılığına karşı alarmda kalabilirsiniz. Omzunuzun üzerinden bakmaya devam edebilir veya sürekli olarak çevrenizi tehditlere karşı tararsınız. Daha önce incindiniz ve hazırlıksız yakalanmak istemezsiniz. Bu, beyninizin sizi korumak için işlevini sürdürdüğü anlamına gelir, ancak bu bilgi kendinizi her zaman gergin hissetmenizi daha rahat hale getirmez.
18. Her Zaman Tehlike Aramak: Sinir sistemi, potansiyel tehlikeleri tespit etmeye yüksek derecede duyarlı hale geldiğinde, birçok durumu yanlışlıkla tehlike olarak algılayabilirsiniz. Örneğin, dost canlısı bir komşunun size doğru yaklaşmasını, gerçek bir tehdit gibi algılayabilir ve kalbinizin hızla çarpmasına neden olabilir. Bazen kendi yansımanızı gölgede biri olarak yanlış yorumlayabilir ve ani hareketler sizi şaşırtabilir, ardından bu hareketin kendi yansımanız olduğunu fark edebilirsiniz. Bir gece, sokak lambalarının ışığında kendi gölgenizin hareketini gördüğümde, arkamda birinin olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum ve bu beni gerçekten şaşırtmıştı.
19. Kolayca Şaşırmak: Geçici bir “yüksek alarm” durumunda sinir sistemi, ani ve beklenmedik olaylara karşı kolayca tepki verebilir, örneğin kapıyı çarpan bir sesle irkilme yaşayabilirsiniz. Bu durumda, genellikle normalden daha gergin hissedebilir veya sakinleşmenin daha uzun sürdüğünü fark edebilirsiniz. Bu tür şaşkınlık sıkça öfkeye dönüşebilir.
20. Uyumakta Zorluk: Uyku, hassas bir denge gerektiren bir süreçtir, bu nedenle zihin ve beden uyarıldığında uyumakta zorluk çekebiliriz. Beyin, tehlike algıladığında, “Şimdi uyku zamanı değil!” gibi sinyaller gönderir. Sık rastlanan kabuslar da uyku kalitesini olumsuz etkileyebilir ve yatağa gitmekte isteksizlik hissi yaratabilir.
21. Sekse İlgi Kaybı: Uykuda olduğu gibi, beyin bir travmanın ardından cinsel aktiviteden kaçınma eğiliminde olabilir. Travmanın cinsel saldırı olup olmadığını anlamak kolaydır, çünkü cinsel aktivite saldırının acı verici anılarını tetikleyebilir. Travma cinsel nitelikte olmasa bile, yakın zamanda yaşadığımız bir travmanın ardından iyileşirken sekse daha az ilgi duyabiliriz.
Eğer bir travma yaşadıysanız, bu deneyimlerin çoğunu veya bazılarını yaşamış olabilirsiniz ya da burada listelenmemiş olanları da tecrübe etmiş olabilirsiniz. Herkesin tepkisinin farklı olduğunu ve kendi tepkinizin de tam olarak aynı olmayabileceğini unutmayın.
Bu tepkiler yaygın olsa da, çoğu insanın bu tepkilerinin günler ya da aylar içinde yavaş yavaş azaldığı bir gerçektir. Travmayı atlatmakta zorlanıyorsanız, profesyonel yardım almaktan çekinmemeniz önemlidir. Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve depresyon gibi mücadeleler için etkili tedaviler bulunmaktadır ve bu tedaviler, çoğu insan için büyük ölçüde yardımcı olabilir.
Ayrıca, travma sonrası reaksiyonların hepsinin kötü olmadığını belirtmek önemlidir. Aslında, bir travmanın ardından sıkça görülen tepkilerden biri travma sonrası büyümedir; bu konuyu daha sonraki bir yazımda detaylıca ele alacağım.
Eğer yakın zamanda korkunç bir olay yaşadıysanız, deneyimleriniz hakkında bir yakınınızla konuşmayı düşünün. Zihinsel ve fiziksel iyileşme sürecinde, bizi önemseyen insanlara güvenmek son derece değerlidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.