Uykunun Önemi ve Ağrıya Bütünsel Yaklaşım

Meslek hayatımın başından beri ağrı ile uğraşan bir hekim olarak ağrının, bir kök neden sonucu ortaya çıkan uyarıcı bir semptom olduğunu gözlemledim. Yapılan araştırmalar, ağrının kök nedenlerine de ışık tutuyor. Ağrı nedenlerinden birisi olarak uyku bozuklukları “uyku” ve sonuçlarına bütünsel yaklaşmayı da zorunlu kılıyor.

Uyku neden önemlidir?

Vücudumuza gerekli olacak çok sayıda kimyasal madde genellikle uyku döngüleri sırasında üretilir. Bu süreçte büyüme faaliyeti gerçekleştirilir ve savunma, sinir, kas ve iskelet sistemlerinin yeni güne hazırlanması sağlanır.

Uyku sırasında adeta bir “temizlik” yapılır ve vücudun fonksiyonlarını olumsuz olarak etkileyen birçok faktör vücuttan uzaklaştırılmak üzere bir sonraki güne hazırlanır. Karaciğer, böbrek, bağırsak ve hatta kalp gibi organlarımızın faaliyetleri yavaşlar. Böylelikle dinlenmeleri mümkün olur.

Oysa karaciğer ya da böbrek gibi organların aksine, uyku sırasında beynimiz gerçek anlamda iş başı yapar. Beyin, gece olduğunda müthiş bir faaliyet göstererek beden ve zihnimizi adeta “yeniler”.

İnsan bağışıklık sisteminin ve uykunun hem ilişkili olduğu, hem de birbirinden etkilendiği ortaya çıktı. Uyku yoksunluğu, vücudu birçok enfeksiyöz ajana karşı duyarlı hale getirir. Çeşitli araştırmacılar tarafından bildirildiği gibi, insan vücudunun bağışıklık sistemi, enfeksiyonlara yanıt olarak immün sistemi düzenleyici maddeler salgılar. Uyku tarafından düzenlenen sitokinler bağışıklık sistemini etkiler. Sağlıklı kalma kapasitemiz uyku ve konfor kaybından kötü etkilenir. Uykusuzluk, alkolizm, stres gibi, şiddetli ve sürekli uyku kaybı durumunda ve yaşlanma ile birlikte proinflamatuar sitokinler ( iltihaba neden olan maddeler ) sürekli olarak artar.

İklim krizinin etkilerini her yıl güçlü doğa olayları ve giderek artan sıcaklıklarla deneyimliyoruz. İklim krizi çevresel değişiklikler, su krizi, besin çeşitliliğindeki artışların yanısıra insan vücudunda da bazı değişikliklere neden olacak gibi görünüyor.

Bunlardan biri uyku üzerindeki değişiklikler;

Uyku sırasında bile insanlar, ortam sıcaklığındaki değişikliklere tepki olarak yüzey alanlarını bilinçsizce artırarak veya azaltarak cilt sıcaklığı mikro iklimlerini düzenler.

Isı düzenlenmesinin deneysel olarak bozulması, kalıcı uykusuzluğa neden oluyor.

Deneysel çalışmalar, termal nötr aralıkta (yani 27,5°C ila 29,5°C) ortam sıcaklığında kademeli bir düşüşün, uyku kalitesini iyileştirdiğini bulmuş. 

Vücut ısısının daha etkili bir şekilde düşürülmesi, derin uykuyu artırıyor. Ortam sıcaklığındaki artışla (yani 26°C’den 32°C’ye) hafif ısıya maruz kalma, uyanıklığın artmasına neden oluyor. 

Ağrı ve uyku arasındaki ilişki;

Kronik olarak ağrılı durumlar sıklıkla uyku bozuklukları ile, yani uyku sürekliliği ve uyku yapısındaki değişiklikler ile ilişkilidir. Yapılan araştırmalar,, uyku bozukluklarının akut ve kronik ağrıya neden olduğu veya ağrıyı değiştirdiğini, etkilediğini gösteriyor. Ağrının uykuyu bozduğu iyi bilinmekle birlikte, ikisi arasındaki ilişkinin karşılıklı olduğu son zamanlarda daha belirgin olarak görülüyor..

Uyku ve ağrı arasındaki ilişki karşılıklı olsa da, kanıtlar kötü uykunun ağrının kötüleşmesine yol açması açısından çok daha büyük bir itici güç olduğunu düşündürüyor.. 

Rahatsız uyku aynı zamanda hastanın hayatındaki duygusal sıkıntıya (korku, öfke, sosyal yaşamda bozulmalar) ve hatta depresyon gibi psikolojik bir yandaş hastalık olabilir. Boyun ve bel ağrılarında kronikleşme sürecini tetikleyebilirler veya hastalık sırasında ortaya çıkabilirler.

 Uyku bozulduğunda vücutta neler oluyor?

* kronik uyku yoksunluğu iştahı ve enerji harcamasını artırır, 

* proinflamatuar sitokin düzeylerini yükseltir, 

* parasempatik tonusu azaltır, sempatik tonusu artırır 

* kan basıncını yükseltir, 

* akşam kortizol düzeylerini yükseltir, 

* insülin ve kan şekerini yükseltir, 

* tekrarlanan stres, hipokampus, amigdala ve prefrontal korteks gibi hafıza ve duygularla ilgili beyin bölgelerinin yapısal olarak yeniden şekillenmesine neden olarak hafızanın bozulmasına, kaygı ve saldırganlığın artmasına neden olur. 

* hipokampus gibi beyin bölgeleri glikoz ve insüline duyarlıdır ve hem tip 1 hem de tip 2 diabetes mellitus, bilişsel bozukluk ve (tip 2 diabetes mellitus için) Alzheimer hastalığı riskinin artmasıyla ilişkilidir. 

* kronik uyku yoksunluğu ile, glikojen depolarının tükenmesi ve oksidatif stres ve serbest radikal üretiminin artmasıyla birlikte hafıza bozulur. 

* sonuç olarak; uyku yoksunluğu kronik bir stres etkenidir ve sonuçta ortaya çıkan yük bilişsel sorunlara katkıda bulunabilir ve bunun da hastalığa yol açan yolları daha da şiddetlendirebilir.

Tedavi seçenekleri, gevşeme terapisi (örneğin, meditasyon veya progresif kas gevşemesi), bilişsel davranışçı terapi, psikodinamik terapi veya bunların kombinasyonlarını içerir. Ağrı yönetimi, uyku yönetimi, gevşeme, bilişsel davranışçı tedavi ve fiziksel egzersizi birleştiren yoğun ve disiplinler arası yaklaşım nedeniyle ağrı tedavisinde bir seçenek olmaktadır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu