Post Travmatik Stres Bozukluğu

Merhaba

Bu gün post travmatik stres bozukluğundan bahsetmek istiyorum. Bir anlamı ile travma sonrası stres. Travmatik yaşantının etkisinden kurtulamamak ve yaşamsal işlevin bozulması durumu. Önce bu konu ile ilgili neler söylemişler ona göz atalım…

Ölüm korkusu yaratan vücut bütünlüğüne yönelik tehdit, çaresizlik, dehşete düşme durumu, savaş, saldırı, kaza, deprem, taciz gibi durumların yarattığı etkinin uzun süre devam etmesi ve yaşanan belirtilerinin yaşamsal işlevi bozması ruhsal dünyayı zora sokmasıdır.

Ayrıca başkalarının travmalarından da etkilenmek mümkün olmaktadır.

Travmatik yaşantılar sonrasında kişilerde şu belirtiler görülmektedir.

Flashbackler, olayı tekrar tekrar yaşıyormuş hissi

İrkilme, duygularda kısıtlanma, içe dönme, insanlardan uzaklaşma, bir geleceği kalmadığı düşüncesi, öfke patlamaları, konsantrasyon güçlüğü, yorgunluk, bitkinlik, değişen ruh hali, kısmi unutkanlıklar, uyku problemleri ve psikosomatik belirtiler.

Kişiler başına gelen olayları bir öykü ile belleklerine yerleştirirler ve bazı boşlukları öyküyle doldururlar. Travma yaşayan insanlar bazen farkında olmadan bu travmatik etkileri sonraki kuşaklara aktarırlar.

Travma yaşayan annelerin çocukları anneden ayrı kalmaktan korkmak gibi, travma yaşayan babaların çocukları ise kronik stres ve depresyona yatkınlık geliştiriyorlar.

Bazen ailenin acıları sonaraki kuşakta da böylece devam etmektedir. İlk erkek çocuk babanın çözülmemeiş konularını devralırken ilk doğan kız çocukları anne ile ilgili çözülmemiş konuları devralıyorlar.

Hipokampus, anıları oluşturmada sorumlu beyin bölgesi ve amigdala her şeyi kaydediyor. Travmatik olaylar eşlik eden duygudan dolayı bastırılır. Travmaya eşlik eden duygular işlemlenmeden bastırılır ve gerilim kaynağı olmaya devam eder. O yüzden bu duyguların donmuş halde bulunan ve devam eden tehdit algısının işlemlenerek tekrar hafızada depolanması kişinin uyumunu kolaylaştırır.

Travmayı tedavi etmek kişiye bu anıyı unutturmak değil, travmayı işlemleyerek yeniden anlamlandırmak ve donmuş duyguları boşaltmaktır.

Daha önce travma geçirmiş kişşiler sonra geçirdikleri travmaları daha yoğun ve sarsıcı olarak yaşarlar.

Travmanın normalize edilmesi ve etrafında bulunan insanların sosyal desteği travmayı yenmede etkili unsurlardır.

Travma sonrsaında genellikle kişilerde kendisine ve çevresine bir yabancılaşma duygusu görülür. Bu disosyatif bir durumdur ve travma durumlarında ruhsal bütünlüğü korumaya yönelik bir savunma tepkisidir.

Utanç ve suçluluk duyguları, yaşantıdan kendisini sorumlu tutma da sık yaşanan duygular arasındadır.

İnsanların yaşamlarında irili ufaklı bir çok travmatik yaşantılar bulunabilir. Büyük travmaların etkisi uzun süreli ve sdarsıcı olurken küçük travmalar daha kolay atlatılabilir.  Korku çok hızlı öğrenilen bir duygudur.

Neler daha çok travmatik etki yaratabilir.

Duygusal istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar, ihmal edilmek, aile içi madde bağımlılığı, aile içi zihinsel ya da ruhsal hastalık, boşanmış ebeveyn, hapse giren aile üyesi ve daha çok değişik durumlar.

4 ya da daha fazla travma yaşamış kişilerde değişik hastalıkların gelişme riski artmaktadır. Uyuşturucu bağımlısı olma, kalp krizi, sindirim sistemi hastalıkları, solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları, kanser, vb hastalıkların gelişme riski artmaktadır.

Travma sayısı arttıkça gelişim aşamasındaki çocuklarda gelişim geriliği oluşuyor. Bir takım duygusal bozukluklar ve kişilik bozukluklarının gelişme riski yükseliyor.

Travma sağ beyinde yer almaktadır. Kişinin benlik gücü, ego kapasitesi, travmadan etkilenme oranında etkilidir ve bu yüzden aynı travmayı geçirmiş kişiler aynı oranda etkilenmezler.

Travmatik yaşantılar arttıkça kişinin yaşam algısı, gelecek algısı, kendisine ve dış dünyaya bakışı bundan etkilenir. Kendisini değersiz, dış dünyayı tehlikeli, sosyal ilişkileri riskli görmeye başlayabilir. Spontan dikkat gitgide negatife doğru kayar.  Kişi umut ve neşesini kaybederek geçmişin pişmanlık suçluluğu etkisine girerek depresyona girebilir.

Travma yaşayan kişinin profesyonel destek alarak kurban rolünden çıkması ve bu algısının değişmesi, üstlendiği yersiz suçluluk duygusundan bir an önce sıyrılması çok önemlidir. 

Travmatik anılar çoğu zaman kişinin yaşamında olan diğer anılarla karışır ve travmatik yaşantının bir bölümü hatırlanmayabilir. Veya bazı bozşluklar olabilir ve kişi bu boşlukları kendisi doldurabilir. Travmatik yaşantıdan oluşan temel durum kontrol kaybı, çaresizlik ve acıdır.

Yaşanılan travmadan sonra belirtiler 2 aydan daha uzun sürer ve yaşamsal işlevselliği bozmaya başlarsa kişinin hayatını zora sokarsa post travmatik stres bozukluğu teşhisini alır.

Travmanın yarattığı belirtiler kişiyi esir alır ve kişi kendisini bedensel ve ruhsal olarak bu belirtilerden kurtaramaz hale gelir.

Travma sırasında neler olmaktadır:

Aşırı uyarılma durumu, dissosiyasyon, savunmasızlığa bağlı donup kalma, dehşet hali, korku, zihinsel karışıklık, düşüncede yoğun artış,soğuk terleme, nefes almada güçlük, kalp atışında hızlanma

Travmada tutsak kalan bir enerji vardır ve bu enerji hem fizyolojik hem ruhsal alanı kullanıyor ve tahrip ediyor. Zihinsel uğraş travma etrafında dönüp dolaşıyor. Çoğunlukla sonrasında bu etkilerle baş etmek için  insanlar alkol – madde kullanmaya başlayabilirler ve bağımlılık geliştirebilirler. Kişiler travmatik olayı çağrıştıran durumlardan kaçınmaya ve yaşamı kısıtlanmaya başlar.   Kaçma ve kaçınma davranışları da travma etkisinin kronikleşmesine yol açar.

Travma sebebi belli olan bir stres bozukluğudur ve tedavi edilmelidir. Çok sayıda travma yaşayan kişilerde bazı fobiler gelişebilir ve kişilik bozukluğu gelişebilir.

Kişinin homeostasis dengesini bozan travmatik olaylar bazen doğa tarafından meydana gelirken bazen insanlar tarafından yaratılmaktadır.

Kişiler sürekli olumsuz ruminasyonlar içinde kafasında tekrar tekrar yaşantıyı geçirirler veya sık sık rüyalarında görürler. Olayları çağrıştıran durumlara fizyolojik ve ruhsal tepkiler verenbilirler. Günlük yaşamı sürdürmede zorlanma, sosyal izolasyon, duygularda kısıtlılık veya küntleşme, dikkat problemleri de ayrıca yaşanabilir durumlardır.

Travma etkileri olaydan çok sonraları da ortaya çıkabilir anksiyete bozukluğu ve panik bozukluklarla birbirine karışabilir.

Bazen kişiler travmalarını anlatırken künt duygusuz bir şekilde anlatırlar ve acı veren duygudan kaçarlar. Mekanik anlatma yolunu seçerler. 

Travmayı psikoterapi yoluyla nötr hale getirdiğimizde geleceği etkilemesini ve yaşamını zora sokmasını engellemiş oluyoruz. 

Anı kanalları görüntü, imaj, duygu ve beden duyumlarından oluşmaktadır. Anterior Singulat mantıkla duygunun işlendiği beyin merkezidir. EMDR yöntemi uygulanarak göz hareketleri ile tedavi sırasında burayı uyarıyoruz. Geçmişi çalışıp bu günü değiştiriyoruz teknik olarak.

Kişinin kendisine ve başkalarına duyduğu öfkenin kontrol edilmesi, kişinin kendisini ve başkalarını sevmeye geri dönmesi, yaşamın kontrolünü yine ele alması, aşırı huzursuzluk öfke ve dissoiyatif durumların ortadan kaldırılması tedavide önceliklidir. Kişini iyileşme motivasyonun arttırmak, travmaya tutunmasını orada kalmasını ve travmayla kendisini tanımlamasını engellemek ve kurban rolünden çıkarmak önemlidir.

Tamamlanmamış meselelere, üzüntü, hayal kırıklığı, travma etkileri kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Cinayet, tecavüz,istismar, ihmal dsonraki kuşaklara aktarılan 4 travma çeşididir.

0 – 3 yaş travmaları bedene mühürlenir. Kişi hatırlamaz ama beden hatırlar. Aileye yapışık yetiştirilen çocuklarda aile genellikle travmalarıonı farkında olmadan çocuklarına yüklerler ve ileride onların hayatını olumsuz etkilemeye devam ederler. Aile bir anlamı ilede çocukları işgal eder ve özerk olmalarını engeller. Çocuğun ihtiyacı olmayan konularda çocuğu zorlamak da bir travmatik etki yaratabilir. Çocuklara anneciğim babacığım aşkım şeklinde hitaplar çocuğun kafasını karıştırır ve sağlıklı değildir. Çocuklar kimi zaman kendisine ait olmayan aile tarafından yüklenen duyguları devralırlar. Bu da ileri de kendisini ve kendi duygularını yaşaması önünde engel oluşturur.

Travma etkileri bedensel yakınma ve hastalıklar olarak da ortaya çıkabilir.  Tutulmamış yas, yatışmamış öfke, bitmemiş çaresizlik her zaman kişiyi tahrip etmeye devam eder.

Açılan yeni yaralar eski yaraları da kanatır. Bu yüzden travmayla başetmek demek geçmişin geleceği tümüyle yıkmasına izin vermemek demektir. Terapinin amacı da baş etme becerisini geliştirmektir.

Kişiler travmayı tetikleyen durumlarla çoğu zaman baş edemezler. Çocuğu araba kazası geçiren bir anne fren yada korna sesine çok duyarlı olabilir ve travmasını tetikleyebilir. Terapi ile füzyon yapılan durumlar devüzyon ile ayrıştırılır. 

Sürekli kendisini çocuğuna acındırma alışkanlığı olan anneler de bir şeçit travmaya neden olurlar. Farkında olmadan çocuğa yoğun suçluluk duyguları yüklerler. Kişi kötü duyguyu ne kadar çok içinde barındırıyorsa hasta olma riski o kadar fazladır. Bazen danışanlara şunu sorarız bu öfke bu çaresizlik bu kendini üstün zannetme ailede kim tarafından yüklendi sana. Hangi cümleler zihninde canlı durmaktadır. Sürekli ikircikli duygular yaşamak ikircikli olmak emin olamamak kortizol seviyesini arttıran ve kansere davetiye çıkaran bir durumdur.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu