Kulak-Burun-Boğaz (KBB) farklı bir uzmanlık alanıdır. Üç isimli olduğuna bakmayın. Aslında çok daha fazla sayıda alanı kapsar. Kapsadıklarıyla birlikte anılacak olsaydı, tabip uzmanlık alanlarını hastasına sayana dek karşısındaki hasta bir öbür tabibin yolunu tutmuş olurdu.
Dışarıdan bakışla o kadar da büyük olmadığını düşündüğümüz bu bölgeler ve geniş sonları hakikaten de bedenin yüzölçümü olarak en büyük yeri olmasa da, doku zenginliği ve çeşitliliği açısından, karmaşık ilgileri açısından bedenin en hatırlı yeri sayılabilir.
Bu bölgelerin birlikte anılmalarının altında yatan tahminen de ana bölge, geniz bölgesi sayılabilir. Geniz bölgesi burundan gelen hava yolunun boğaza aktığı, birebir vakitte kulaklara hava taşıyan östaki kanallarının bulunduğu yerdir. Kısaca tam bir kavşak noktasıdır ve olasılıkla bu uzmanlığın doğmasının ana nedenidir.
Çok KBB girişi sonrası, birkaç söz de “ülkemiz ve öteki ülkeler ortasında da birebiri mıdır” sorusuna cevap olsun. Evet, tıp bilimi bilir ki, beşerler yapısal olarak dünyanın her santimetrekaresinde birebir. Kelamını ettiğim gözlerinin-kulaklarının-burun deliklerinin ikişer adet olması değil sırf. Tıpkı vakitte iç yapıları da birbirinin birebir.
Bununla birlikte tekrar bilinir ki, coğrafik, kültürel ve birçok diğer farklılıklar var. Örnek iklim farkları var. Toplumsal farklar var.
Örnek verecek olursak, Afrika tropikal ormanlarında yaşayan bir yerlinin kulaklarını pamuklu çubuklarla temizleme alışkanlığının olduğunu hiç sanmıyorum. Ya da, bir eskimonun her sabah duş alma alışkanlığının olduğunu.
Mecburi hizmetimi yaptığım yıllarda, çalıştığım köyde, yazın en sıcak günlerinde dahi gelen yaşlıca teyze ve amcaların sırtlarını açıp akciğerlerini dinleyebilmek için sırasıyla üstlerindeki ceketi, yeleği ya da hırkayı, gömleği ya da bluzu, fanilayı ve bazen de içlerindeki yün örme kazağı sıyırmam gerektiğini çok güzel hatırlarım. Hatırlarım zira, ben oldum muhtemel bizim sıcak düşkünlüğümüzü ve bu ortada soğuk fobimizi şaşkınlıkla karşılamışımdır. O denli ya, hangimizin annesi çocuğuna “çocuğum içine fanila giy” dememiştir. “Camı kapa, ceryan yapıyor” ihtarını hangimiz duymamışızdır. “Islak saç-sinüzit “denklemi ise bir öbür değişikliktir, tıbbi literatürde karşılığını bulamamış olduğum.
Hasbelkader, daha sonraki yıllarda, yurtdışında kuzey yarımküresinde daha da soğuk yerlerde bulunduğum sırada, hocamın soğuk kış günlerinde bile eksik olmayan yemek davetlerinde utangaç halimle masada otururken yanıbaşımda beliren elinde bol buzlu su sürahisinden
bardağıma dökülen birden fazla buz, birazı da su olan bardağımdan buzların ortasından su içerek kurumuş boğazımı ıslatmaya bakardım. Yanlış anlaşılmasın, benim talebimle gelen birşey değildi buzlu su. Restoranların çabucak hepsinde masaya oturur oturmaz garsonların birinci işi bol buzlu suyu yetiştirmek olurdu.
İnsan merak ediyor, neden soğukla ilgili algılar çok farklı.
Her neyse, benim bu yazı ile gayem, sık görülen KBB rahatsızlıklarından kimilerinin belirtilerini ele almak, bu belirtilerin bizlere anlattıklarını elimden geldiğince anlaşılır bir lisanla sizlere aktarmak olacak. Umarım sıkıcılığı az, anlaşılırlığı fazla bir yazı olarak değerlendirirsiniz.
